17 Aralık 2017 Pazar

Gazne'siz Mahmud

Demokritos, Pirus, Mahmud... Tarihe yön vermiş bu şahsiyetlerin ismini, sebebsiz yere buraya yazmadım. Peki, kim bu insanlar? Hangi “Mahmud” ola ki bu? Bir eksik var sanki…
Şimdi burada bir es verelim, küçük bir beyin fırtınası yapalım. Çanakkale Şehitliği’ndesiniz. Mehmet adında bir şehidin kabrini ziyaret edeceksiniz. Hangi Mehmet’i ziyaret edeceğinizi bilmiyorsanız yani onu tanımıyorsanız, orada yatan binlerce Mehmet arasında kaybolmanız gecikmeyecektir. Burada yatanların bir soyadı da yoktur, çünkü Soyadı Kanunu öncesi Osmanlı İmparatorluğu’nda herkes babasının ismi ile çağrılmaktaydı. Yani babasının adını bilmeden o Mehmeti’i tespit etmeniz çok zor olacaktır haliyle. Hatta yalnızca babasının adını bilseniz bile bu yeterli olmayacaktır. Doğduğu şehri de bilmeniz gerekecektir. Bu durumda bile kesin bir sonuç alamayabilirsiniz. Ağrı Merkez doğumlu, Satılmışoğlu Mehmet. Şimdi oldu…

Mehmet için babasının ismi ve Ağrı Merkez ne ise; Pirus için Epir, Demokritos için Abdera, Mahmud için de Gazne odur, benim gözümde. Onların zamanında kişi doğduğu yer ile bilinirdi. Biz onu “Gazneli Mahmud” diye bildik. Doğduğu kentin ismi bir gölge gibi takip etti onu. Ölümünden sonra bile bu birliktelik son bulmadı. Tıpkı Mehmet’inki gibi… Kent ile kişi arasındaki ayrılmaz bir ilişkinin en güzel örneklerindendir bu…

Bu küçük beyin fırtınasından sonra “kentli” kavramının üzerinden devam etmemiz yerinde bir hareket olacaktır. Gerçek kentli, o kentte yaşamaktan memnuniyet duyan, onu sahiplenecek bilinçte olan, ve ancak kent var oldukça kendisinin de varolacağı gerçeğini düşünendir. Bu düşüncenin göz ardı edilmesi sonucunda ise kentler; insanların yalnızca karnını doyurmak için yerleştiği, üstünde fazla düşünülmeden inşa edilmiş, kendilerine uygun olmayan evlerde barındığı, pek memnun olmasa da şartlar gereği hayatını ikame ettirdiği bir yer haline geldi. Kısacası memnuniyet, mecburiyet ile yer değiştirdi. İnsanın doğası gereği mecbur olduğu şeyleri sevmesi kolay değildir. Bu mecburiyetler sonucunda kentli olmaya çalışan göçmenin beraberinde kente taşıdığı kültürü kente entegre etmesi sürecinde, kent kültürünün de deformasyonuyla karşılaştık. Bu bağlamda kente taşınan eklektik yapılanmalar ve yeni formlar da, varolan kent kimliğinin yapısını çözen bir araç haline gelerek, kimliğin sağlıksız gelişimine aracılık etti. Küresel etkiler, büyük yer değiştirmeler, demografik değişimler kent kültürünü dönüştürürken, öte yandan kültürel mirasımızı da yok etmemizin önünü açtı.
Kısacası Mahmud’u Gazne’siz bıraktık… Peki Mahmud, Gazne’siz, Mehmet babasız olur mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mini Hikâye - 3: Yorganın Altında

Bir deniz taşıtına o ilk defa bineceğim günü hiç unutamam. Deniz otobüsü diyorlardı.  Henüz fizikten, Arşimet'den bir haber, yüzme b...